Baromuzun 8. Olağan Genel Kurulu
Tarih: 19.10.2014 | Okunma Sayısı: 4671

Baromuzun 8. Olağan Genel Kurulu 18 Ekim 2014 tarihinde baro hizmet binasında  gerçekleştirildi. 

 
TUNCELİ BAROSU 8. OLAĞAN GENEL KURULU KONUŞMA METNİ…
 

Değerli Meslektaşlarım, Değerli Konuklar… Hepinizi Şahsım ve Baromuz Adına Selamlıyor, 8. Olağan Genel Kurulumuza HOŞGELDİNİZ Diyorum!

 

Görüyoruz, duyuyoruz ve dahası hep beraber yaşıyoruz; Kahır dolu biz zamandan geçiyoruz.

 

İnsanlığın başına musallat olmuş bir avuç azınlığın ve onların, çıkarları için ortalığa saldığı çetelerin yaşama kast ettiği bir dünya ve coğrafya gerçekliğinde karşılıyoruz genel kurulumuzu.

 

Fırat ve Dicle nehirlerinin yaşam taşıdığı, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Mezopotamya coğrafyası, şimdilerde insanlık tarihinin tanık olduğu en kanlı ve vahşi saldırı karşısında umutla direniyor. Çıkarlarını daimi olarak koruma altına almaya çalışan emperyal güçler, demokrasi ve özgürlük vadiyle Ortadoğu halklarını kırıma uğratarak, yaşam alanlarını yağmalayarak, istikrarsız, yönetilebilinir ve müdahale edilebilir toplumlar yaratmaya çalışıyorlar. Filistin, Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve daha birçok yerde enerji ve su kaynaklarını yağmalamak için başlattıkları seferlerle Ortadoğu coğrafyasını halkların cehennemi haline getirenler, şimdilerde bir Mesih edasıyla kurtarıcı rolü oynamaya başladılar. IŞİD çetelerinin bu gün halklara karşı, insanlığa karşı işlemiş oldukları vahşice cinayet ve soykırımdan bu karanlığın yaratıcıları bizzat sorumludurlar.

 

Ezidiler’e, Nusayriler’e, Kürtler’e, Aleviler’e, Türkmenler’e düşman, insanlığa ve insani olan her şeye düşman olan bu çeteler, Yapay sınırlarla bölünmüş ve Suriye topraklarında kalmış Rojova’nın Kobane kentinde yeni bir soykırım için günlerdir vahşice saldırıyor. Kobane halkı saldırılar karşısında haftalardır direniyor.

 

Barbarca yöntemlerle katliamlar gerçekleştiren, köle pazarları kuran, tecavüzler gerçekleştiren, tüm temel insani değerleri soykırıma uğratan bu çeteler karşısında susmak taraf olmaktır. Bunun bilinciyle ülkemiz halkları da, direnenlerle dayanışmak için geride bıraktığımız günlerde sokağa çıktı. IŞİD çetelerinin vahşetini protesto etmek için gerçekleştirilen eylemlere katılan halka kollukça ve karanlık başkaca güçlerce yapılan saldırılar sonucu onlarca yurttaş hayatını kaybetti.

 

Katliamları protesto etmek için sokağa çıkan halka, darbe ve olağanüstü hal dönemlerinden kalma sokağa çıkma yasağıyla müdahale eden siyasi iktidarın tüm yaşananlardan çıkardığı ders ve bulduğu çözüm ise hak ve özgürlükler alanını daha da daraltmak oldu.

 

Bakanlar kurulu toplantısı sonrasında açıklama yapan hükümet sözcüsünün, polise daha geniş yetkiler verileceği, başbakanın daha fazla TOMA alınacağı yönündeki beyanları zaman geçirilmeksizin “Güvenlik Paketi”ne dönüştürüldü.  Meclise sunulan paketin içeriğini incelendiğimizde AKP hükümetinin DGM’lerin ve onların davamı olan özel yetki mahkemelerin şekli yokluğuna dahi tahammül edemediğini görüyoruz. Yapılmak istenen değişikliklerden anlaşılıyor ki, siyasi iktidarın rahatsızlığı DGM hukuku değil, bu hukukun kavgalı olduğu cemaatin elinde olmasıymış. Cemaate teslim ettiği alanlara kendi kadrolarını yerleştirip, bu hukukun kendisine karşı kullanılmasını şimdilik bertaraf ettiğini düşünen AKP, bütün sonuçlarıyla fiilen yürürlükte olan düzenlemeleri tekrar yasalaştırarak toplumun hak ve özgürlük taleplerini boğmak istiyor.

 

Barış ve çözüm sürecinden sorumlu bakanın “dünyayı başınıza yıkarız” efelenmesiyle gerekçelendirdiği güvenlik paketinde, avukatların toplumsal davalarda dosyayı inceleme hakkı engellenerek savunma hakkı kısıtlanıyor. Sınırsız ve fütursuzca dinlemenin önü açılıyor. Polise delile ihtiyaç duymaksızın her türlü uygulamayı yapma yetkisi verilerek polis devleti kurumsallaştırılıyor.  Katalog suçlar kategorisi genişletilerek iktidara muhalefet eden kesimler tutuklama tehdidiyle baskı altına alınmaya çalışılıyor.  Siyasi iktidar tüm bu düzenlemelerle hak ve özgürlük mücadelesinin önüne geçeceğini, Kürt sorununu bu yol ve yöntemle çözebileceğine inanıyorsa, ya bu ülkenin yakın tarihinde yaşananlardan habersizdir; yada geleneksel devlet politikasını sürdürdüğünü bir kez daha itiraf ediyor demektir. Zira mevcut hükümetin yaptıklarını ve yapmak istediklerini çokça yapan oldu. Bu ülkede işkence haneler çokça kuruldu, sokak ortasında çokça insan katledildi. En sıradan demokratik hakkını kullandığı için kolluk fezlekelerinin karar haline geldiği ucube yargılamalarla binlerce insan çokça zindanlara hapsedildi. İleri demokrasi havariliğiyle yola çıkıp hukuk eliyle ülkeyi halkların hapishanesi haline getirenlerin, şimdi de denenmiş, sonuç vermemiş ve vermeyecek olan yöntemlere yönelmesi, hak ve özgürlüklere yaklaşımlarını bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.

 

Değerli Meslektaşlar, Değerli Konuklar…

 

Hükümetin, eşitlik ve özgürlük talepleri karşısındaki tavrı aslında değişmemiştir. Dahası bu talepleri boğmak için kolluğa “misliyle karşılık verin” emri” Gezi’den Kobane’ye uzanan yolda yasal güvenceye de kavuşturularak devam ettirilmektedir

 

En sıradan hak kullanımlarını azgınca bastıran, düşman ceza hukuku uygulamalarıyla hapishaneleri dolduran bir gerçeklikten barış ve çözüme dair umut beklemek halklar açısından giderek imkânsızlaşmaktadır.

 

Meslektaşlarımıza kadar uzanan operasyonlarla topluma gözdağı verildiğine tanıklık ettik. Savunma mesleğinin icracısı olan biz avukatlara gerçekleşen saldırılar operasyonlarla sınırlı kalmadı elbette. Adliye koridorlarına kadar varan saldırılarla savunma mesleği itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Ve öyle anlaşılıyor ki yeni dönemde de benzer uygulamaları yaşamaya devam edeceğiz.

 

Geride bıraktığımız dönemde, emek alanında da vahim olaylar yaşadık. İş cinayetlerinde yüzlerce işçi katledildi. Yaşanan katliamları “fıtratla” açıklayacak kadar insan hayatını sermaye karşısında değersizleştiren siyasi iktidarın bu tutumu yüzünden, Soma’da ve en son İstanbul’da yaşanan iş cinayetlerinin asıl sorumluları yargılanamamıştır.

 

Yargı alanında yaşananlar da ülkedeki genel tablodan farlı değil elbette. Özellikle yüksek yargı organlarında, yılların ortağı olan AKP Cemaat kavgasının ortaya çıkardığı tablo tam anlamıyla bir trajedidir. Bir dönemin kahraman polisi ve yargıçlarının onlarca meslektaşımıza ve binlerce yurttaşa yapmış olduğu operasyonlar tüm sonuçlarıyla birlikte orta yerde duruyorken, siyasi iktidarın kolluğa ve HSYK’ya kendi kadrolarını yerleştirmiş olmasını demokrasinin zaferi olarak sunmaya kalkışması tam anlamıyla bir komedidir. Yaşanan komedinin ilk meyvesi de 17 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluğun savcılıkça verilen takipsizlik kararıyla kapatılması oldu.

 

İktidarın, kendisiyle aynı fikri paylaşmayan toplumsal kesimlerin kapısına bir şafak vakti polis fezlekeleriyle dayandığı, meydanlarda sesini yükseltenlere gazla, copla, silahla saldırdığı bir düzenin adının “ileri demokrasi”  olmasının kötü bir şaka olduğunu ifade etmek isteriz.  Kendi sözünü, çıkarlarını hukuk haline getiren ve kendi doğrularını mutlak doğru sayan bir mekanizmanın ortaya çıkardığı ve çıkaracağı sonuçların adaletle uzaktan yakından ilgisi olmadığı, olamayacağı açıktır.

 

Siyasi iktidar, barış ve çözümden yanaysa, toplumsal barış ve yurttaşın adalet beklentisinin yaşam yolunun adalete dayalı demokratik  hukuk düzeninden geçtiğini öğrenmelidir. Savunma hakkını kısıtlamaya kalkışırken, savunma mesleğinin bu bileşke içerisinde kurucu bir rol üstlendiğini unutmamalıdır. Zira yurttaşın muktedir olan karşısında kendisini güvencede hissedebilmesinin koşulu, savunma mesleğinin icracıları olan biz avukatların mesleğin gereklerini özgürce, hiç bir baskı ve tehdit altında kalmadan yerine getirebilmemize bağlıdır. Bu nedenledir ki, geçmiş dönemlerde savunma mesleği üzerinde yoğunlaşan anti demokratik yaptırımlara son verilmeli, savunma hakkını kısıtlayacak düzenlemeler kaldırılarak savunma mesleğinin tarihsel misyonunu hakkıyla temsil etmesi için gerekli tüm adımlar atılmalıdır. 

 

Değerli meslektaşlar, Değerli Konuklar…

 

Tüm bu ülke ve dünya gerçekliği içersinde, Dersim toplumunun yaşadığı güncel sorun ve tedirginliklere de kısaca değinmek istiyoruz. Ortadoğu coğrafyasının IŞİD eliyle bir kez daha kana bulandığı, tüm farklı inanç ve kimliklerin azgınca saldırı altında olduğu bir gerçeklikte, muktedirlerce “çıban” sayılan Dersimliler açısından tedirginlik tarihsel olduğu kadar, son derce de günceldir. Kızılbaş Kürt kimliği tarihler boyu seferlere maruz kalmış bir toplum olarak, AKP’nin gerek ülkemizde gerekse de Ortadoğu ve özellikle de Suriye’de gütmüş olduğu politikalar güncel tedirginliğimizin maddi temelini oluşturmaktadır. Osmanlıdan Cumhuriyete zalimce saldırılara ve soykırıma uğramış bir toplumuz. Devleti yönetenler değişse de, Dersim politikası değişmemiştir. Sistematik bir devlet politikası haline gelen asimilasyon, farklı yol ve yöntemlerle hayatımızın orta yerinde durmaya devam ediyor. Acılarımız üzerinden kendisine rant devşirmeye çalışan iktidar, geleneksel devlet politikasını incelikle sürdürüyor. En son Tunceli Üniversitesi’nde, bir cemaat politikası olan Cami-Cemevi projesini hayata geçirmeye dönük yapılan çalışma Dersim’e bakışı tüm çıplaklığıyla ortaya sermektedir. Yine, yapılan yönetmelik değişikliğiyle okullarda türbanı serbest hale getiren ve 9 yaşındaki çocukların türbanla okula gitmesinin önünü açan iktidar, farklı inanç gruplarına yaklaşım biçimini bir kez daha pratikleştirmiştir. AİHM kararlarına rağmen zorunlu din dersini kaldırmayan, ülkeyi imam hatip okullarıyla donatan iktidar bu düzenlemeyle sistematik asimilasyon politikalarını derinleştirmiştir. Bizler dilimize, kimliğimize, kültürümüze yönelen tarihsel ve güncel saldırılar karşısında tüm duyarlı kurum ve kuruluşlarla birlikte tecrübelerimizden de öğrenerek durmaya devam edeceğiz.

 

Değerli Meslektaşlar, Değerli Konuklar…

 

Bitirirken;

 

Geride bıraktığımız iki yıllık zaman diliminde toplumun adalet, eşitlik, hak ve özgürlük mücadelesinin bir parçası ve omuzlayanı olmaya, savunma mesleğine yönelik saldırılara, başta bölge baroları olmak üzere tüm meslektaşlarımızla birlikte karşı koymaya gayret ettiğimiz gibi bundan sonrada bu gayretimizi sürdüreceğimizi belirtmek isteriz.

 

Hak ve özgürlüklerin baskı ve zulüm altında olduğu, halkların adalet beklentisiyle dayanışma ve mücadeleyi büyüttüğü, savunma mesleğinin çok yönlü saldırı altında olduğu bir ortamda çabamızın yeterli olduğunu söylemek elbette mümkün değil. Ondandır ki, tüm meslektaşlarımızla dayanışma halinde, meslektaşlarımızın tecrübe ve birikimlerine yaslanarak, gerek mesleki, gerekse de toplumsal alandaki çalışmaları hep birlikte daha da büyüteceğiz.

 

Bu duygu ve düşüncelerle, adliyelerde, mahkeme salonlarında, bürolarımızda mesleğimizi icra ederken,  insanca yaşanabilir bir dünya için bilgisini, fikrini ve emeğini gelecekle paylaşanların safında yer alarak yeni dönemde de tüm meslektaşlarımızla dayanışama halinde çalışmaya devam edeceğimize inanıyor;

 

Dinleme sabrını gösterdiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.  Genel kurulumuzun hayırlı olmasını diliyorum.

                                                                                                                                                                    Yönetim Kurulu Adına
                                                                                                                                                                      Av. Uğur YEŞİLTEPE

BAŞKAN

Av. Uğur YEŞİLTEPE

 

YÖNETİM KURULU

1-        Av.      Eylem CEVAHİR

2-        Av.      Adnan ÇETİN

3-        Av.      Özden Eren BAŞKAVAK

4-        Av.      Özgür TAŞ



YEDEK ÜYELER

1-        Av. Özgür Ulaş KAPLAN

2-        Av. Asuman GEYİK GÜNAYDIN

3-        Av. Gülüstan DERMANLI ÇOLAK

4-        Av. Hasan YÜCEL

5-        Av. Oğuz DİLEK



DİSİPLİN KURULU

1-        Av. Cem Sayel TOPRAK

2-        Av. Serdal ÖZMEN

3-        Av. Bülent TAŞ



YEDEK ÜYELER

1-        Av. Düzgün AKYOL

2-        Av. Haydar DOĞAN

3-        Av. İlhan ŞENEL



DENETLEME KURULU

1-        Av. Nazik DİZDAROĞLU

2-        Av. Alişer ÖLMEZ

3-        Av. İnan YILMAZ



YEDEK ÜYELER

1-        Av. Ceyhun DEMİR

2-        Av. Cihan SÖYLEMEZ

3-        Av. Enver DOĞAN



T.B.B. DELEGELERİ

1-        Av. Enver Erdal ŞİMŞEK

2-        Av. Seda KAYA TAŞ

YEDEK ÜYELER

1-Av.Özgür Ulaş KAPLAN

2-Av. Serdal ÖZMEN

 
 
 
 
 
 

 

ETKİNLİK TAKVİMİ

21.11.2024
AV. Doğukan KUDAT
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.